Loading...

olta takimlari


 

  Çapariler   

Çapari denince ilk akla gelen beden üzerine dizilmiş tüy ile yapay olarak yemlenmiş iğneler taşıyan çok sayıda köstekten oluşan takım gelir. Yandaki resimde çaparinin genel görünüşü vardır. Bir de tüy ile değilde herhangi bir doğal yemle yemlenen ve çok iğneli oldukları için yemli çapari adı verilen takımlar vardır.

 

  Bu takımlar kullanım olarak üç köstekli takımlara benzerken yapı itibari ile tüy hariç çapari gibidirler. Kullanımları tabii ki çapariden farklıdır. Çapariler devamlı hareket ettirilip yapay yemlere hareketlilik kazandırılırken; yemli çapariler, tüm yemli takımlarda olduğu gibi indirilir ve balığın vurması beklenir. Çapari adı ile anılan takımlar genelde hafif ve ağır takımlar olarak düzenlenir. Hafif takımlar deyince tabii istavrit, kolyoz, uskumru gibi balıkları yakalamak için düzenlenen takımlar anlaşılmalıdır. Ağır takımlardan da torik, palamut gibi iri balıklar için hazırlanan çapariler kast edilmektedir.


Çapariler çok köstekli olduklarından köstek boyları genelde kısa tutulur; hafif takımlarda bu 10-12 santimi geçmez, ağır takımlarda ise durum tamamen farklıdır köstek böyları 35-40 santime kadar uzatılabilir. Çaparideki köstek sayısı hafif takımlarda kullanım yerine göre 5 den 20 ye kadar olabilir. Köstek sayısının artması kullanımı zorlaştırdığından amatörler kendi yetenek ve becerilerine göre istedikleri miktarda köstek kullanabilirler. Genel uygulamada hafif takımlarda sandalda 10 veya 15 köstek olur daha fazla istenirse ya bir yardımcı sandalda bulunmalı veya ilave bir donanım yapılmalıdır. Bu donanım için sandal içinde rahatça ayağa kalkılıp çalışabilecek kadar büyük olmalı ve ikisi baş tarafta karşılıklı, ikisi de ortalarda karşılıklı olarak sandalın postaları arasına sıkıştırılarak dikilmiş 4 adet dikme olmalıdır. Çapari çekilirken ilk gelen köstekte balık varsa çabukça alınıp köstek dikmelerden birine tutturulur, çapari çekilmeye devam eder ikinci dikmeye takılacak kadar çekilince, ele gelen köstek ikinci dikmeye tutturulur ve bu şekilde devam edilir. Böylece çapari bedeni 4 dikme üzerine asılmış olur. Palamut çaparisi gibi ağır takımlarda ise köstek sayısı 40-50 den az olmaz. Genelde 50 köstek kullanılır.
 

Gelelim çaparinin yapılışına. Burada adı geçen düğümlerin tamamını www.bilgehansarp.net/fishing sitesinin düğümler sayfasında görebilirsiniz. Gerek hafif gerekse ağır takımlar için çapariler burada anlatıldığı gibi düzenlenebilir. Ağır takımlarda düğümlerin sağlamlığına çok daha fazla dikkat etmek gerekir. İlk olarak çapari yapımında kullanılacak köstekler, çaparinin amacına uygun olarak eşit boyda kesilir.

 

  Boyların eşitliği hem çaparinin sağlıklı çalışması hem de kullanma kolaylığı bakımından önemlidir. Her kösteğin her iki ucuna birer köstek başı düğümü (uç cevizi) yapılır.

Kösteğin düğümlü uçlarından biri iğne gözünden 1-1,5 santim kadar dirseğe doğru kalacak şekilde sapa yatırılır. Köstek iğnenin damağı tarafında olmalıdır. Kırmızı ibrişim ile ilk olarak kösteğe iğne üzerinde tutacak bir kazık bağı yapılır. Bundan sonra 5 - 6 defa yarım kazık bağı sıkıca vurulur.

Bağların düzgünce, birlerinin üstüne düşmeden veya çok açık olamadan sıkı sıkıya dizilmesine dikkat etmek gerekir. Yarım kazık bağlarını vuruken kösteğin de iğne sapının yanlarına veya altına kaçmaması gerekir. Son olarak ibrişimin iki ucundan çekilerek bağların iyice sıkışması temin edilir. Bu durumda köstek iğne üstüne bağlanmış başta ve sonda fazla ibrişimler sarkık vaziyettedir.

 

Sıra geldi tüyü bağlamaya. Çaparinin amacına göre altta tanımlanan şekilde seçilen tüy, iğne sapına yatırılır. Tüy iğne gözünü ve iğne dirseğini yarımşar santim kadar geçecek ve ucu iğne damağına doğru dik duracak şekilde konmalıdır. Daha sonra ibrişimin sarkan ucu ile tüyü iğneye bağlayacak bir dizi yarım kazık bağı vurulur. Bu kazık bağları kösteği de ayrıca bağlayacaktır ve ilk atılan bağlar gibi sıkı sıkıya olmalıdır. Bağlama işi bittikten sonra köstek geriye doğru kuvvetlice çekilir tüm düğümlerin iğne gözüne doğru kayarak iyice sıkışması sağlanır. Boştaki uçlar tekrar çekilip sıkıldıktan sonra kesilebilir. Son olarak tüyün gözü aşıp saptan uzun kalan kısımları kesilir. Burada kalacak fazlalıklar kösteği bükerek gam yaptırabilir. Şimdi istenirse şeffaf tırnak cilası veya şeffaf hafif bir yapıştırıcı ile düğümler hafifçe ıslatılır. Bu, kuruyunca düğümlerin sıkı sıkı durmalarına açılmamalarını sağlayacaktır. İbrişim ipek olduğundan suda esneyip gevşemez o nedenle eskiden beri kullanılır. Oysaki şimdi çıkan naylon sentetik iplikler ibrişim kadar dayanıklı ve güvenilirdir. Son yıllarda çıkan ve gittikçe yayılan bir uygulamada da hafif takımlarda özellikle istavrit çaparisinde tüy yerine simli iplik kullanılmaktadır. Simli iplik genelde tek kat olarak üstte görüldüğü gibi bağlanmaktadır.

 

  Her ne kadar bu duruş tüyün iğnenin damağına kadar uzanan klasik duruşuna benzemese de özellikle istavritte problemsiz çalışır..

Bazen gelin teli ilavesi ile daha dikkat çeker şekiller yapılmaktadır. Ne kullanılırsa kullanılsın, hangi balığa düzenlenirse düzenlensin, çapari yandaki gibi bağlanır; ne tüy ne de simli iplikler iğneye iğne bağı ile bağlanmaz.

 

Aslında iğneye tüy bağlamak alabalık avında kullanılan yapay sinek bağlamanın (fly) bir değişik türüdür. Ben zaman zaman fly bağlamada kullanılan takımlarla çapari yapıyorum; daha kolay oluyor. Son zamanlarda çok daha kolay bir yol buldum; gidip iyi bir mağazadan "10 tane istavrit çaparisi, 5 kolyoz çaparisi verir misiniz?" diyerek işi çözüyorum. Ama illa da "ben yapacağım" derseniz ve daha önce de yapmadı iseniz yukarıyı bir daha okuyun. Bu şekilde istenilen miktarda hazırlanan köstekler bedene köstek düğümü ile dizilir. Köstek aralarının eşit olması, bir üstteki kösteğin iğnesinin alttaki kösteğin düğüm noktasında bitmesi veya 1-2 santimden fazla üst üste binmemesi önemlidir (hafif takımlarda), palamut çaparisi gibi köstekleri çok ve uzun olan ağır takımlarda köstek araları 4-5 santimi pek geçmez, bunlara dikkat edilmez ise çaparinin toplanması oldukça zor olur. Çapariler hangi balık için düzenlendi ise o isimle anılırlar, "uskumru çaparisi", "istavrit çaparisi", "kolyoz çaparisi", "levrek çaparisi", "palamut çaparisi" gibi.


Çaparide kullanılan tüyler genelde su kuşlarından alınır. Martılar, kaz ve ördeklerin kanatlarının ve kuyruklarının telek tüyleri genelde en çok kullanılan tüylerdendir. Yine bu kuşların kanat altındaki yumuşak tüyleri de boyları uygun ise özellikle palamut çaparisi gibi takımlarda kullanılır. Uçucu su kuşları dışında hindinin kanat telek tüyleri ve kuyruk telekleri sıkça kullanılır. Hindilerden oldukça farklı renkte tüy elde etme olanağı vardır bu nedenle sıkça kullanılırlar. Aynı şekilde horozların parlak boyun tüyleri de çok iyi çapari tüyü olur. Horoz ve hindi su kuşlarından olmadığından tüyleri çaparide kullanıldığında çapari pek uzun ömürlü olmaz; tüyler çabukça bozulur. Yine de değişik renk ve desenler elde edileceği için bu tüyler sıkça kullanılmaktadır. Ayrıca tüyleri boyayarak değişik renkler elde etmek de mümkündür. Doğal renkteki çeşitli tüyler kolayca bulunurken, ülkemizde özel olarak boyanmış tüyü ticari olarak bulmak henüz pek mümkün değildir, resimde ticari olarak satılan bir kısmı doğal renginde bir kısmı boyalı hindi tüyleri görülmektedir. Genelde fly ile (yapay sinek) avcılığın yaygın olduğu ülkelerde boyalı tüy bulmak daha kolaydır. Ülkemizde en iyi bilinen boyama yolu kınaya yatırmaktır, yemek boyamada kullanılan boyalarda tüyleri renklendirmekde kullanılsa da çaparicilikte bu o kadar gerekli değildir. Yine de farklı zamanlarda, farklı hava koşullarında aynı balık farklı renkteki tüylere atlarken; farklı balıklar da farklı renklerdeki tüylere ilgi gösterirler. Bu farklılıklar balıkların anlatıldığı bölümlerde ayrıca incelenecektir.

 

  Çaparinin kullanımına gelince. Çaparide tüylü iğnelerin hareket ettirilerek balığın kıskandırılarak vurmasını sağlamak esastır. Kendi halinde hareketsiz duran çapariye balık vurmaz. Bunun yapılması çaparinin kullanılacağı yere göre değişir. Çapariler kıyıdan ve sandaldan olmak üzere iki farklı yerden kullanılır. Kıyıdan kullanımında eğer iskele veya köprü üstünden sarkıtma gibi kullanılıyorsa, takımı indirirken bazı inceliklere dikkat etmek gerekir. Salınan takımda iskandil hızla inerken kösteklerde suyun üstüne doğru dik şekilde hareketsiz olarak iskandille birlikte hızla dibe iner. Bu durumda da balığın vurduğu olur, ama iniş sırasında takımı zaman zaman yavaşlatarak hatta bazı derinliklerde durdurup kol boyu kadar çekip salmak daha etkilidir.


İniş sırasında balık vurur ise vuruşun şiddetine göre takım durabilir, bu boşluk amatörü bazen şaşırtır. Eğer bu olur ise o derinlikte kalmalı çapari kol boyu çekilip salınarak diğer iğnelerin de dolması için çalışılır. Bu arada oltadaki balıkların tıkırtısıda çok keyif vericidir. Kıyıdan ikinci uygulama atıp çekmedir. Genelde makinalı kamışlı takımla yapılır. El oltası kullanılsa da sık sık karışacağından tavsiye edilmez. Makinalı takım yardımıyla kıyıdan mümkün olduğunca uzağa atılan çapari bir müddet serbest olarak iner, daha sonra makina ile sarılarak toplanır. Toplama sırasında da beklemeler yapılarak bir miktar daha dibe inilir ve çeşitli derinlikler taranmış olur. İstanbul boğazı kıyı balıkçıları bu tür uygulamayı en çok yapanlardır. Tabi kıyıdan avcılıkta genelde hafif çapari takımları kullanılmaktadır.


Sandaldan çapari kullanımı da iki türlüdür. Biri hafif takımlarda sarkıtma usulü indirmedir. Bu aynen kıyıdan yapıldığı gibi uygulanır. Dibe inene kadar çeşitli derinliklerde durarak takım kol boyu bir kaç kez sallanır tekrar inmeye devam edilir. Dibe kadar balık vurmaz ise dipten 0,5-1 metre kadar yukarıda takım kol boyu kadar sallanarak tüylü iğneler hareketlendirilir, vuruş olmaz ise çekilip tekrar indirilir. Eğer inişte sık sık iğneye rastgele çarpma yolu ile yakalanmış balıklar çıkıyor ise sizin çaparide bir eksik var demektir ya renk ya da donatımı uygun değildir. Çapariyi değiştirerek tekrar deneyin. Sandaldan sarkıtma uygulamasında sandal ya demirlenir ya da açıkta alargaya bırakılarak akıntı ile sürüklenmesi sağlanır, bu şekilde geniş bir alan taranmış olur. Yalnız sürüklenme sırasında sürütme gibi sandaldan açarak değil de sarkıtma gibi sandala yakın kullanmak gerekir. Sandaldan uygulanan ikinci yöntem sürütmedir. Yani çapari sandaldan indirilerek ya kürek veya motor yardımı ile yürütülen sandalın peşinden sürütülür. Böylece kösteklerin açılarak balığın ilgisini çekmesi sağlanır. Bu yöntem hem ağır hem de hafif takımlarda uygulanabilir.


Yurdumuz iç sularında benim bildiğim pek çapari uygulaması yok. Zaman zaman bol balıklı yerlerde kıyıdan atılan çapari ile kızılgöz, tatlısu kefali hatta sazan gibi balıkların yakalandıklarını duydum ama bu genel uygulama değildir. Çapari daha çok denizlerde çalışan bir takımdır. 
 


 

Bu bölümde anlatılan olta takımları en genel şekilleri ve uygulamaları ile tanıtılmaktadırlar. Kısaca nasıl yapılır, nerelerde kullanılırlar gibi soruların cevabı verilmektedir. Aslında pek çok takımda tam ayırım yapmak mümkün değildir. Mesela çapariler hem sarkıtmalardan sayılırlar hem de ayrı bir grup içinde incelenebilirler, zokalı takımlar da aynı şekilde çoğunlukla sarkıtma gibi kullanılır, çatal köstek veya ağırlığı ortada olan sarkıtmalar pek çok şartta savurma dip takımı olarak da kullanılabilirler, şamandıralı takımların bazen sarkıtma gibi bazen de özellikle tatlı sularda yeldirme gibi kullanıldığı uygulamalar vardır. Bu tür değişik uygulamalar ve özel takımlar www.bilgehansarp.net/fishing adresindeki sitede balıkların nasıl avlanacağı anlatılırken ayrıca anlatılmaktadır. Unutmayın, her suyun her balığın takımı ayrıdır; yanlış takım boşa bekletir boş döndürür!

 

 

  Sarkıtmalar 


Sarkıtmalar, adı üzerinde yukarıdan aşağı sarkıtılarak kullanılan takımlardır. Bunu yapmak için suyun üzerinde olmalıyız. O halde sarkıtmaların nerelerde kullanılacağı hemen anlaşılmaktadır; bunlar iskele, duba veya köprü üstleri, sandallar veya yüksek kıyı profili gibi yerlerdir. Genel olarak da derince sularda kullanılır denebilir. Bunun dışında akıntı durumuna göre de iskandilin ağırlığını arttırıp eksilterek değişik şartlara uydurulabilirler.

 

  Genel görünüşleri yandaki gibidir fakat şartlara göre farklı şekillerde de hazırlanabilirler.

Bunların hepsinin adı ve kullanılışı da farklıdır. Sıralayacak olursak; yemli çapariler, üç köstekli takımlar, çatal köstekli takım, akıntılı sularda uzun köstekli takım diyebiliriz.

 

Aslında yemli çaparilerde sarkıtmalar grubuna alınabilir. Yine de çaparilere ayrıca bakacağımızdan burada bahsetmiyoruz.

 

 

Üç Köstekli Takımlar:

 

Bunların en geneli üç köstekli takımlardır, hata o kadar ki bu takıma genelde üçlü veya üç köstekli de denir. İsteğe ve ihtiyaca göre iki veya dört köstekli olarak da düzenlenebilir ama genelde beş köstek ve fazlası çapari olarak sayılacağından daha fazla köstek konmaz. Bu takımlar iki şekilde düzenlenebilir; birincisi iskandilin uçta olduğu tiptir. Resimde solda en baştaki takım buna örnektir. Çok iri olmayan her türlü balığın özellikle de taş balıklarının avında kullanılır. Yeter uzunlukta olta ipinin ucuna bir fırdöndü ve fırdöndünün diğer ucuna da 70 - 80 santim uzunluğunda beden bağlanarak takımın ana hatları ortaya çıkar. Beden genelde olta ipinden daha ince misinadan seçilir ve ucunda bir iskandil kasası yapılır. İstenirse ilk fırdöndüden sonra olta ipi kalınlığında 80 santim kadar bir parça eklenir bunun ucuna ikinci bir fırdöndü bağlanır, beden ikinci fırdöndünün boş gözüne bağlanır. Bu araya konan parçaya kolçak denir. Yine de kolçak bu takımlarda sık kullanılan bir eleman değildir. Mezgit gibi oltaya gam yaptıran balıkların avında veya akıntı nedeni ile takımda oluşan gam miktarını azaltmak amacı ile kullanılabilir. Köstekler beden de incedir ve boyu 10-12 santimi pek geçmez. Takımın yapımında uyuma dikkat etmeli, fırdöndüden olta ipine, iğneden köstek boyuna tüm elemanler birbirleri ile uyumlu olmalıdır. Avı yapılan balığa göre takımın kalınlıkları ve uyumu o balığa ilişkin sayfalarda ayrıca belirtilmektedir. Takımın kullanılması dip yapısına ve akıntının durumuna göre değişir. Temiz, kumlu diplerde iskandil kuma yatırılarak takım iskandili dipten kasmeyecek kadar gergin tutulursa hassas olur.

 

  Balık vurunca çalınarak iğnenin oturması sağlanır. Dibi taşlık, kayalık ilişken olan yerlerde ise iskandil dibe oturtulmaz dipten 10-15 santim kadar yukarıda tutulurak hem yemlere hareketlilik sağlanır hem de olası takılmaların önüne geçilmeye çalışılır.

 

Takımı kullanırken en çok hangi iğnelere balık geldiğine dikkat etmek gerekir. Eğer tüm iğneler eşit olarak balık alıyor ise sorun yoktur. Ama genelde balık daha çok en alt iğnelere geliyor ise verimi arttırmak için takımı yeniden düzenlemek gerekir. İlk deneme köstek boylarını ve beden boyunu kısaltmak olmalıdır. Bundan sonuç alınmaz ise o halde iskandili hafifletip bedenin gerisine alarak; ağırlığı ortada olan sarkıtmalara çevrilir ve yeldirme gibi kullanılır. Bu verimi arttırsa bile takımın indirilirken çok dikkat gerektirmesi aksi halde karışarak bozulması ve çok yavaş çalışma gereği nedeni ile sıkıcı olabilir. Derin ve akıntı olmayan veya sert akıntılı yerlerde daha da zordur ve pek uygulanmaz; normal akıntılı yerlerde ise serbest indirilen takımda akıntı, bedeni oltadan uzak tutarak karışmayı önleyeceği için daha hızlı ve başarılıdır denebilir.

 

Kuvvetli akıntısı olan dip yamaçlarının başları, kayalık burun başları gibi yerlerde üç köstekli takımda biraz daha değişiklik yapmak gerekir ve ağırlık ortaya alınabilir. Resimlerden soldan ikincisi böyle bir takıma örnektir. Özellikle taş balıklarının avında ve soğuk sonbahar günlerinde balıklar derinelere çekildiğinde iyi sonuçlar verir. Takımın farkı kullanılan iskandilin iki ucununda delikli olmasıdır, bu iskandile mavruka denir ve bir ucuna iki köstekli beden bağlanırken ikinci gözüne de bir köstek bağlanarak yine üç köstekli takım elde edilir. En uçtaki kösteğin boyu 20 hatta akıntı durumuna göre 40 santime kadar olabilir. Tabii kösteğin uzatılabilmesi için akıntının hızlı olması gerekir. Dibin durumu ne olursa olsun bu takım kullanılırken iskandil dibe oturtulmaz; dipten uç kösteğin uzunluğu kadar yukarıda tutulur. Akıntı sert ise, uç köstek akıntı ile uzanacağından dipten uzaklaşır böylece takım biraz daha aşağı indirilebilir.

 

Bu takımla, yani üç köstekli takımla, izmarit, mezgit, istavrit, kolyoz, uskumru, mercan, ispari, karagöz, hani, lipsoz, lahos, eşkina gibi pek çok balık tutulabilir. Takımın yemleri balığa göre değişmekle beraber midye, karides, sülünez, balık eti, garos gibi çok çeşitlidir.

 
 

Çatal Köstekli Takım


Bu takım yukarıda görüldüğü gibi ağırlığı ortada olan üç köstekli takıma benzer, kullanım yeri de hemen hemen aynıdır yani akıntılı yerlerde, yar başlarında kullanılır. Aradaki tek fark ağırlığın alt ucunda bir yerine iki köstek bulunmasıdır. Bu şekilde balığın bol olması durumunda daha fazla balık yakalama şansı elde edilebilir. Yalnız takıma ismini veren çatal köstekler birbirlerine karışarak sık sık problem yaratır. Bunu önlemek için ilk uygulanan yol köstek boylarını farklı tutmaktır; genelde kösteklerden biri 10-15 santim olurken diğeri 25 santime kadar uzatılır. Ama bu da dolaşmaları pek önleyemez.

 

  Özellikle kırlangıç balığı avında kullanılan, terazi beden olarak bilinen ve yanda resmi olan, çatal bedenli takım bu takımın özel bir uygulaması olarak kabul edilebilir. Takımın o şekilde düzenlenmesi karışmaları oldukça azaltır. Bu takımın nasıl hazırlanacağı yukarıda adresini verdiğimiz sitede kırlangıç balığının anlatıldığı sayfada detaylı olarak verilmektedir.

 

Bazı uygulamalarda da kösteklerin birbirine karışmasını önlemek için ince tel çatal bedenler kullanılabilir. Bunun bir resmi sağda görülmektedir. Bazen de takımdaki ağırlık, yaprak kurşunun dikdörtgen olarak sarılması ile yapılır; bu durumda beden yaprak kurşunun içine girer ve ve burada çatallanarak iki kösteğe ayrılır. köstekler dikdörtgen olarak sarılmış yaprak kurşunun sağından ve solundan sarkar. Ama bu akıntılı yerler için düzenlenmesi esasa olan bu takımda ortadaki dikdörtgen kurşun fırıl fırıl dönerek oltaya hem gam yaptırır hem de balığı ürkütür. Bir de kurşunu sıkarken dikkatsizlik yapılırsa ya köstekler serbest kalır ve bir tarafa doğru kayar; veya fazla sıkılırsa da bedeni veya kösteği zedeleyerek iri bir balığı çekerken kopmaya neden olur ve balığa veda edersiniz. Bu mahsurlarından dolayı yaprak kurşunu sararak dikdörtgen kurşun yapma yolu pek tavsiye edilmez.

 

Burada anlatılan orjinal hali ile çatal köstekli takım ile üç köstekli takım ile yakalanan balıkların hepsi yakalanabilir. Yemleri de aynı şekilde balığa göre seçilerek kullanılır.

 

Tüm köstekli bedenlerde, sarkıtma uygulamalarında kösteğin bedene sarılması problemi yaşanır. Aslında oltayı karıştırıp avı bozmadıkça bu durum o kadar sıkıcı değildir. Ama bazen, özellikle balıkların nazlı olduğu dönemlerde balığın kıskandırılıp oltaya vurmasına engel olabilir. Tedbir olarak kösteği bedenden uzak tutmak için bazı yollara baş vurulabilir. Bunların en yaygın kullanılanları yandaki resimdeki gibidir. Birincisi kösteğin bedene bağlandığı yere ince yaprak kurşunu muska gibi sararak kösteği bedenden açarak dik tutmaktır. Muska şeklinde sarılan yaprak kurşun çok ince olmalı, kösteklerdeki kuşunların ağırlığı iskandilden fazla olmamalıdır. Veya iskandil kullanmadan sadece muska şeklinde sarılmış kurşunlar ağırlık olarak kullanılabilir; bu defa da üstteki kurşunların alttakilerden ağır olmamasına dikkat etmek gerekir. Aksi halde takım indirilirken karışmalar olabilir. Bu yol uygulaması zor bir yoldur. İkinci yol ise kösteği bedene üçlü fırdöndü ile bağlanmak; yalnız bu bağlantıdan önce kösteği ince bir plastik hortumun içinden geçirmek düğüm atıldıktan sonra da, hortumu sürüp fırdöndü halkasına geçirip sıkıştırmaktır. Köstek boyuna göre 5-8 cm., boyundaki hortum (tüp) parçası kösteği bedenden açacaktır. Akvaryumculardan temin edebileceğiniz hava hortumları bu işi görebilir, daha iyisi eczanelerden temin edilebilecek akvaryum hava hortumlarından da ince olan serum hortumlardır.

 

  Sarkıtmalar el oltası olarak kullanılabileceği gibi, makinalı takımlarda da kullanılabilir.

İskele üstü veya yüksek rıhtımlardan altta dolaşan balıkları yakalamak için bazen sadece ucunda halkası olan kamışlar kullanılabilir.

 

Bu kamışlara iki veya üç köstekli takımlar bağlanabileceği gibi en zevkli olanı tek sinek iğne bağlayarak avlanmaktır. İğne avlanılacak balığın sevdiği yemlerle yemlenir. Bazen çıplak iğne yerine beyaz tüylü çapari iğnesi kullanılır, İğnenin sapına, gözün hemen üstüne ince yaprak kurşun sarılarak zoka benzeri takım yapılırsa bu takıma salyema denir. Zokalı takımlardan da sayılabilen salyemalar, kullanım şekline göre sarkıtma sınıfına da alınabilir; aslında zokalı takımlar da sarkıtmaların özel bir uygulaması gibidir. Salyemalar, daha çok iskele üstlerinden çinekop avlamakta kullanılır, yine de etrafta başka balıklar var ise onları da oltaya atlayabilir. Bu takımda yaprak kurşunlu beyaz tüylü iğne yerine pirçol (zokita, leblebi) zoka ve kuyrukaltı yem de kullanılabilir. Her durumda kurşun kısmın civalanıp parlatılması gerekir. Salyemalar suya atıldıktan sonra yavaşça batacak şekilde ayarlanmalıdır, hızlı batan takım etkili olmaz. Olta ipinin sonuna kadar balık vurmaz ise çekilip tekrar atılmalıdır. Salyemalar tek iğneli olurlar ilave kösteğe gerek yoktur, zaten çalışmaz.

 

 

Uzun Köstekli Takım
 

Daha çok nehirlerde sazan, çapak, kefal, bıyıklı balık gibi balıkların avlanmasında kullanılır; bununla birlikte denizde de sert akıntılı yerlerde rahatlıkla kullanılabilir. Aslında bir yeldirme uygulamasıdır ama sarkıtma gibi kullanılır. Takım aynı anda iki amaca hizmet eder biri yemleme ikincisi tabii ki yakalama. Aslında, mesela denizlerde yemleme ihtiyacı yok ise o zaman bu takım yeldirmelerin sandalın demir yerinden istenilen uzaklığa kadar açılmalarını da sağlar. Diyelim ki sert akıntı altında karagöz yatağını buldunuz da dip durumundan dolayı pek uzağa demirleme şansı yok; akıntı da sert yeldirme veya serbest beden uçuyor o zaman bu takım size istenilen uzaklıkta balığa yemi gösterme imkanı sağlayacaktır.

 

Takımı meydana getiren en önemli eleman ağırlıktır. Yanda şematik resmi görülen ağırlık, çember biçimli, genelde bir tarafı hafifçe bombeli, bombenin ortasında ara ipin bağlanacağı delik (göz) olan; diğer tarafında yemleme torbasının ipinin geçeceği bir yarık bulunan özel bir ağırlıktır.

 

  Takımın kullanılışına gelince; av yerinde uygun şekilde demirlenen sandaldan önce takımın uçmasını önleyecek olan ağırlık görevini görecek yemleme paketi sicim gibi bir ipe bağlanarak indirilir. Ağırlığın yeterli olması, yemliğin akıntı ile uçmaması gerekir ki bu en az 500 gr., ağırlık demektir, gerekir ise yem torbasına ilave ağırlık da konabilir. Yemleme yapılmıyor ise o takdirde sadece ağırlık indirilebilir. Halka iskandilin gözüne takımın ne kadar açılması isteniyor ise o uzunlukta ara olta ipi bağlanır, bu olta ipinin diğer ucuna üçlü fırdöndünün orta gözü bağlanır.

 

Üçlü fırdöndünün üst gözüne olta, alt gözüne de beden bağlandıktan sonra takım tamamdır. Şimdi iş geldi indirmeye. Halka iskandilin yemleme ipinin geçmesi için bırakılmış olan yarık kısmı hafifçe açılarak yemleme torbasının ipi halka iskandilin içine geçirilir ve yarık tekrar kapatılır. Önce beden yavaşça suya bırakılarak akıntı ile açılması sağlandıktan sonra olta halka iskandil yardımı ile indirilmeye başlanır. Akıntı takımı uçurmak istese de yemlik veya ağırlık ipi kılavuz görevi görür ve yemli iğneler ara ipin ve bedenin boyuna göre istendiği kadar sandaldan açılır. Ara ipi çok uzun yapmak oltayı toplarken problemler yaratacağından tavsiye edilmez; eğer yemli iğnenin sandaldan oldukça uzaklarda balığa gösterilmesi planlanıyor ise bedeni uzun tutmak gerekir. Bu takımda genelde tek iğne vardır ama istenir ise birden fazla köstek de kullanılabilir, yine de unutulmamalı ki çok fazla köstek takımın kullanılmasını zorlaştırır. Bir de büyük balık yakalanması hedefleniyor ve büyük balıkların da o bölgede varlığı biliniyor ise kesinlikle tek köstek kullanılmalıdır. Özellikle nehirlerde çok verimli olan bu takımı denizde de verimli kullanmak mümkündür. El oltası veya makinalı kamışlı takım olarak da düzenlenebilir.

  Savurma Dip Takımları   


 

Bu takımın da adı üstünde savrularak atılacak ve dipte duracak. Öyle ise bu takımı kullanmak için illa tekneye ihtiyaç yoktur, kıyıdan da kullanılabilir. Uygulamada da kıyıdan en çok kullanılan takımlar bunlardır. Çok farklı şekillerde donatılabilirler; mesela daha önce bahsedilen sarkıtma takımları rahatlıkla savurma dip takımı olarak da kullanılabilir. Ağırlıklı veya ağırlıksız olarak düzenlenebilir. Zokalı olarak düzenlenen dip takımları da vardır. Kısaca hem iç sularda hem de denizlerde bolca farklı uygulamasını görmek mümkündür. Üstte hem tatlı sularda hem de denizlere kullanılabilecek bir dip takımı varken, dikine duran örnek daha çok denizlerde özellikle kıyıdan levrek avında kullanılan bir dip takımı örneğidir.

 

Yalnız bu takımın kullanılacağı yerlerin bazı özellikleri olmalıdır. Bu özelliklere dikkat etmek gerekir. Bir kere dibi taşlık kayalık yerlerde bu takım kullanılamaz. Atar atmaz takılır takıma veda edersiniz. Dibin temiz tercihen kumluk olması gerekir. Kırmalık iri taşlı diplerde takılma o kadar problem gibi görünmeyebilir. Ama bu tür yerlerlerde de balığa yem göstermek mümkün olmaz. Yemlenmiş iğne genelde iri çakılların arasına düşer ve çevrede balık olsa bile yemi bulamaz. Zaten bu tür yerler balıkların yemlenmeleri için de uygun olmadığından iyi av yeri sayılmazlar. Dibin yosunlu olması da aynı problemi getirir; o halde bu tür bir yerde avlanılacak ise yemi balığa göstermek için bazı tedbirlere başvurmak gerekir. Altta buna örnek bir takım görülmektedir. İğneye bağlanan köpük veya mantar parçacıkları yemli iğneyi yükselterek yemin balıklarca görülmesini sağlar. Lüfer avında kullanılan mantarlı dip takımı da bu tür bir uygulamadır; bu takımda yemi yüzdüren mantar, parlak aluminyum folyo gibi kağıtlara sarılırken bazen bu mantar parçalarının koyu renkli olması gerekebilir. Bu tür değişik zorunluluklar www.bilgehansarp.net/fishing web sitesinde balıklar anlatılırken tek tek açıklanmaktadır.

 

 

Dibin kumlu ve temiz yani yemi saklamayacak şekilde olması gerektiğini anladık. Ama bu da yetmez; dibi kumluk ve temiz diye plajların çevresinde bu takımı kullanırsak su kenarında iyi bir gün geçirilebilir de elde balık olmaz. O halde ikinci şart sessiz, sakin balıkların yemlenmelerine uygun bir yer olmalıdır.

 

Bu takımlar akıntılı yerlerde de kullanılabilir elbette. Özellikle tatlısularda nehirlerin akıntılı yerlerinde avlanıyor isek bu akıntının getireceği mahsurlara karşı tedbir almalıyız. Bu tedbirler balık avı sitesinin tatlısu balıklarından bıyıklı balık kısmında anlatılmıştır.

 

  Avlanması hedeflenen balığa göre bu takımların yemleri ekmekten, akyeme, ete kadar çok çeşitli olabilir.

Tüm dip balıkları ve dipten de beslenen pelajik balıklar bu takımla yakalanabilir. Kıyıdan olduğu kadar istenirse sandaldan da kullanılabilirler.

 

Temel kullanma şeklinde; hazırlanıp yemlenen takım yukarıda uygun olduğu belirtilen bir yere atılır; olta ipi hafifçe gerdirilerek boşu alınır ve takım bir şekilde işaretlenerek balığın vurması beklenir. Uzun mesafe atışlar, işaretleme kolaylığı gibi nedenlerden dolayı özellikle kıyıdan kullanılan savurma dip takımları makinalı kamışlı takım olarak düzenlenir. El oltası olarak düzenlenmesi de verimi pek etkilemeyecektir.

  Sürütmeler   

 

Su içinde çekilerek (sürütülerek) hareketlendirilen ve bu şekilde balıkların dikkatini çekerek, kıskandırarak, saldırmasını sağlayan takımlara sürütmeler denir. Bu tanımdan sonra sürütmeleri iki ana gruba ayırmak mümkündür.

  • Su üstü sürütmeleri

  • Dip sürütmeleri

Su üstü sürütmeleri

 

 

Genelde açık denizlerde ton balığı yavrusu, palamut, torik, lampuka, kılıç balığı, uskumru avında kullanılırlar. Yemleri genelde yapay yemlerdir; en yaygın kullanımı sasi veya mürekkep balığı taklidi yumuşak silikon yemlerdir. Denizlerde kullanılan silikon yemlerin saydam, parlak ve simli olması özellikle verimi arttırır. Yine de parlak olmak kaydı ile özellikle kırmızı, sarı gibi farklı renkleri denemekte yarar vardır.  Palamut, torik gibi balıklar için tüylü çapari köstekleri de sıkça kullanılır. Yanda altta okyanuslarda kılıç balığı avında kullanılan mürekkep balığı benzeri etekli yapay yemler görülmektedir. Kılıç balığı, marlin gibi balıklara yapılan sürütmelerde doğal yemler de kullanılır. Kullanılan doğal yemin boyutu hedeflenen balığa göre zarganadan toriğe kadar çeşitli boylardadır.

 

Yemli iğne (köstek) sayısı hedeflenen balığa ve yeme göre değişebilir. Yapay yemlerle yemlenmiş köstekler zaman zaman 40 kadar olabilirken doğal yem kullanılan takımlar genelde tek yemle gezdirilir. Marlin, kılıç balığı gibi büyük balıklar avlanıyor ise yemli iğne daima tek olarak kullanılır.

 

  Bu takım ile genelde iri balıklar hedeflendiğinden ağır takımlardan sayılır, tüm düğümle çok sağlam olmalı, köstek bağlarına dikkat edilmelidir. Takım, saatte 2-3 mil süratle giden teknenin arkasından yaklaşık 70 kulaç kadar salınır. Bu şekilde burun başları, adaların akıntı altında kalan tarafları, dip yamaçlarının eteklerinde gezdirilir.

 

Bir sürüye denk gelinmesi halinde, motorla doğrudan üstüne gitmemeli etrafından dolanıp yemi önlerine düşürmelidir, balık alınınca da sürüyü kaybetmeden daireler çizerek takip etmek gerekir. Genelde su üstü sürütmeleri yüzlemiş (oynağa kalkmış) balıkları amaçladığından sürü derine dalmadıkça takibi oldukça kolaydır. Yurdumuzda Çanakkale boğazı, Saros körfezi ve özellikle Akdeniz sahillerinde geniş kullanım alanı bu takımın ne yazık ki son yıllarda Marmara denizinde kullanımı oldukça kısıtlı sahada, genelde Tekirdağ'dan Çanakkale boğazına kadar olan alanlarda mümkündür. Farklı uygulamalar ve teknikler ile takımın balıklara göre hazırlanışı ve donatılması www.bilgehansarp.net/fishing adresinde balıkların anlatıldığı sayfalarda ayrıca bulunabilir.
 

 

Dip Sürütmeleri

 

Sürütmenin ne olduğunu bildiğimize göre bunun da sürütmenin dipten çekileni olduğunu anlamış olmalıyız. Evet, daha çok derin sularda yaşayan balıkların, taş balıklarının, yaşamını dipte sürdüren veya pelajik balıkların avında kullanılan sürütme takımlarına dip sürütmesi denir. Dip sürütmesi denince yemin illa da dipte sürünerek geldiği düşünülmemelidir. Yandaki uygulamalara bakarsak üstteki resim daha çok sinarit gibi taş balıkları sınıfından balıklar için düzenlenen dibe yakın olarak sürütülen türdür. Bu takımda kıstırmalar öyle ayarlanmalıdır ki takım ne yere değmeli ne de uçarak yükselmelidir. Düzenlemesi ve kullanımı tecrübe gerektiren zor bir takımdır denebilir.

 

 

İkinci örnek ise çok daha genel bir uygulamadır. Lüfer grubu pelajik balıklardan taş balıklarına kadar pek çok balık için düzenlenir. Sürütme sırasında iskandil dibe değer; yemli beden de salınarak balığı kıskandıracak sekilde sürütülür. Bu takımın kullanılmasında dikkat edilmesi gereken iskendilin dip ile temasının kesilmemesidir. Sürütme sırasında dibe dokunan iskandilden gelen tıkırtıları balıkçı elinde hissetmelidir. Eğer dipten kesilmeler oluyor da takım uçuyor ise o zaman ya daha ağır iskandil kullanılmalı ya da sürütme hızı azaltılmalıdır. İskandil bedeninin boyu avı hedeflenen balığa göre seçilmelidir, bu örnekler balıklar ile birlikte anlatılmaktadır. Takım genelde olduğu gibi 2-3 mil süratle giden teknenin arkasından salınır. Salma işlemine bedenden başlanır; bir miktar salınan bedendeki yemin duruşuna bakılır bir terslik var ise takım toplanarak yem düzeltilir. Herşey normal ise bedenin tamamı salınır daha sonra iskandil de indirilir ve dibe değene kadar kaloma verilir. Dibe dokunduktan sonra takım elde tutularak sürütülür. Olta sandala 30-35 derece açı yapacak şekilde gelmeli, oltayı tutan iskandilin dipten gelen tıkırtılarını hissetmelidir. Veee, BALIK!!! Hadi balığı çekelim. Balık büyükse uğraşacaksınız, lüfer türünden olsa bile oltayı kesmemesi veya iğneyi atmaması için dikkatli olmalısınız. Üçlü fırdöndüye kadar iyi kötü kalomalı, kalomasız balık çekilir.

 

  Üçlü fırdöndüye gelindiğinde dikkat edilmelidir. İskandili alırken fazla zaman kaybedilir ise oltada da lüfer varsa büyük bir ihtimal balığa veda edeceksiniz.

Buradan şunu anlıyoruz; üçlü fırdöndü ele geldiğinde iskandil bir kol hareketi ile içeri alınabilmeli beden çekilmeye devam edilmeli, balığın çekilişindeki ahenk bozulmamalıdır.

 

Sinarit, akya gibi büyük balık çekiyorsak o zaman biraz oyalanmaya vaktimiz var demektir. Neden oyalanacağız? Teknenin yanına kadar binbir uğraşla çekilen büyük balık sandalı görünce çoğunlukla son bir hamle ile fişekler, oltayı elde tutmanın imkanı yoktur ya el kesilir ya olta kopar o zaman kaloma vereceğiz. Kaloma verilirken balık ilk hızla süratle dalacaktır, dalma sırasında iskandilin tekrar suya indirilmesi gerekebilir, peki iskandil nerede? Sandalın dibinde bir yerlerde. Böyle olursa ya fırlayıp gelen iskandil ile oltacı yaralanır veya bir yere sıkışan iskandil gerilerek kalomayı durdurur balıkta hala yeteri kadar güç var ise olta kopar. İskandili sandal içinde gelişi güzel atmak yanlıştır! Üçlü fırdöndü ele geldiğinde yine bir kol hareketi ile toplanan iskandil sandal içinde gerektiğinde hemen suya atılabilecek, çapariz vermeyecek şekilde bırakılmalıdır; işte bu kadar zaman kaybetmeye vaktimiz var daha fazlası gene olmaz. Bu takımın yemleri amaçlanan balığa göre canlı, akyem, karides, kaşık, yapay balık gibi çok çeşitlidir.

 

En alttaki sürütme türü de kırlangıç, iskorpit, lipsoz gibi dip balıklarının avında kullanılır. Kumluk zeminlerde iskandil dipten sürütülürken bedendeki yem dipten hafifçe yüksekte bazen de dibe sürünerek sallanır balığı kıskandırarak vurmasını sağlar. Yani amaç budur. Bu takımın kullanımında da önce beden indirilir yemin gelişine bakılır düzgün geliyor ise bedenin tamamı salınır iskandil de suya bırakılarak dibe inmeye devam edilir. İskandili indirirken acele etmemelidir, hızla inen iskandil bedeni geçer beden de iskandil üzerine sarılarak takımı bozar. Sürütme sırasında aynen üstteki tipte olduğu gibi iskandil dibe sürünmeli tıkırtılar elde hissedilmelidir. Takım sandala 30-35 derece açı ile gelmeli, uçma olmamalıdır. Bu takım motorla 2-3 mil hızla yürütülen tekneden kullanılacağı gibi rüzgar ile sürüklenmeye bırakılan tekneden de sürütülebilir. Bu uygulamanın yemi genelde akyemdir.

 

  Dip sürütme takımlarının kullanılacağı yerler dibi kumlu veya hafif taşlık kırmalık yerlerdir.

Kayalıklar etrafındaki kumluk alanlarda da gezdirilebilir ama kayalık, iri taşlarla kaplı alanlarda, batıkların üstünde kısaca çapariz verecek oltanın takılacağı yerlerde kullanılmazlar.

 

Tabii ki tüm sürütmeler bu kadarla sınırlı değildir altta görüleceği gibi farklı uygulamalar da vardır. Bu farklılıklar ve değişik uygulamalara balıklar anlatılırken değinilmektedir.

 

Sürütmeler hem tatlısularda hem denizlerde geniş uygulama alanı olan takımlardır. İstenirse makinalı kamışlı olarak da düzenlenebilirler.

 

Sürütme takımlarını kullanırken etrafta sizin gibi sürütme yapan diğer amatörlerin oltalarına takılmamaya avlarını bozmamaya dikkat etmek gerekir. Bu ustalığın ve centilmenliğin gereği, avcılığın kuralıdır. Bir de etrafta gezi yapan motorlara dikkat etmek gerekir; teknenin pervanesi takımı kesip atabilir; hem siz oltadan olursunuz hem de pervanesine misina dolanan tekne hasar görebilir.

  Zokalı Takımlar   


 

Zokalı takımlar, hemen hemen her balığın avından her türlü uygulamada kullanılırlar. Sarkıtma, dip takımı, yeldirme, hatta akıntı ile hafifçe sürüklenen sandaldan dip sürütmesi gibi bile kullanılır. Bu kadar geniş ve değişik kullanım alanlarını burada tek tek anlatmak tabii ki mümkün değildir. Zokaların ne olduğu, tipleri ve isimleri de www.bilgehansarp.net/fishing adresinin Teknik Taktik kısmındaki Oltacılıkta kullanılan malzemeler sayfasında genişçe açıklanmıştır.

 

Yine de burada kısaca bakarsak zokalar karagöz avında yeldirme olarak, gece lüfer yemlisi, orfoz lahoz gibi balıkların avında sarkıtma olarak, lüfer, çinekop avında dip oturtması olarak, lipsoz, kırlangıç gibi balıkların avında dip sürütmesi gibi kullanılabilir. Kamışın ucunda kullanılan pirçol zokalı takımlara salyema denir. Pişkova veya ovalama adları ile bilinen zokalar ve bir zoka türü olan yüksüklerin kullanımı atıp çekme, zaman zaman sürütme hatta yeldirme uygulamasıdır. Kısaca zokalar ve zokalı takımların farklı uygulamalarına ilgili balıkla birlikte tek tek değinilmektedir. Burada sadece daha önceden pek değinmediğimiz pişkova ve ovala isimli yünlü zokaların küçüğü sayılan iki tip zokaya ve pirçol zokaya değineceğiz.

 

Önce pirçol zokalar. Pirçol, aslında tüm küçük zokaların genel adıdır. Bununla birlikte farklı tipteki zokalara farklı isimler verilebilir. Bunları oltacılıkta kullanılan malzemeler sayfasının zokalar kısmında anlattık. Pirçollar en fazla 5-10 gram ağırlıkta 8-10 mm. boyda olurlar.

 

Burada konumuz pirçolun kullanımı ve nerelerde kullanılacağı. Pirçol ile kıyılarda, iskele üstlerinde sarkıtma gib kullanarak izmarit, istavrit hatta kefal gibi balıkları yakalamak mümkündür. Bu durumda pirçolun yemi midye içinden, sülüneze, akyeme kadar çok değişik olabilir. Pirçolun yaygın ve bilinen kullanımlarından biri de serbest beden veya yeldirme olarak kullanılması ve bu şekilde karagöz avıdır. Takımın düzenlenmesi alttaki gibidir. Ama pirçolla karagöz avı için öncelikle bazı şartların yerine gelmesi lazımdır.

 

Birincisi takım yeldirme gibi kullanılacağından akıntılı yer bulunması şarttır. Burunbaşları, anaforlar, farklı akıntıların karşılaştıkları yerlerde hem akıntı yeterince hızlıdır pirçol kullanmaya olanak sağlar hem de karagöz gibi pek çok balığın da yem beklediği, yemlendiği yerlerdir. Buraya dikkat etmek gerek balıklar bazı istisnalar dışında genelde akıntı içinde yemlenmez, akıntıların eteklerinde akıntı ile savrulup gelecek yemleri bekleyerek yemlenirler. Akıntı rüzgar gibi atmosferik etkilerle ortaya çıkan yüzeysel akıntı demek değildir. Suyun yoğunluk farkı, seviye farkı gibi herhangi bir fiziksel nedenle kütle olarak akmasıdır. Bu akıntının su üstüne kadar yükselmesi su üstünden de farkedilebilir olmasında, yer bulmak açısından yarar vardır. Bu şartlar aslında yeldirme kullanımının temel şartlarıdır ve bu uygulamada pirçol da serbest beden veya yeldirme gibi kullanılacağından dikkat edilmelidir.

 

İkinci olarak pirçol serbest bedenden farklı olarak gece değil gündüz ve nispeten daha derince sularda kullanılır. Soğuk havalarda balıklar derinlere çekildiklerinden civalanmış, yemlenmiş pirçolu balıklara göstermek pek mümkün olmaz. O halde pirçol ile karagöz avı daha çok sıcak günlerde yani yaz aylarına mahsus bir uygulamadır. Sıcak havalarda özellikle karagözler akıntı kenarlarında yükselerek orta sularda hatta daha yukarılarda yemlenirler. İşte bu pirçol için en verimli şartlar oluştu demektir. Takımın kullanımı karagöz balığının hikayesi ve avlanması kısmının konusu olduğundan burada daha fazla detaya girmeden geçiyoruz.

 

  Pişkova ve ovala da birer zoka türüdür. Uskumru, sarıkanat, kolyoz, istavrit gibi balıkların sürüler halinde bulunduğu zamanlarda oldukça zevkli bir av aracıdır. Hatta bazen çeşitli taş balıkları da tadına bakmak için ovala veya pişkovaya saldırır, sonrası malum.

 

Pişkova ve ovalama arasındaki tek fark ovalama, adı üstünde ovalanarak yuvarlatılmış gibi iken, pişkova köşeli yapıdadır. En ağırları 20 gram ağırlıkta, 4-5 santim boyda olur. Yemli veya yemsiz olarak kullanılabilirler. Her iki halde de mutlaka civalanarak parlatılmış olmalıdırlar. Yemleri genelde akyemdir. Daha çok kuyrukaltı yem kullanılırken, sülük kesilmiş akyemler de oldukça başarılıdır.

 

Takım pirçol zokanın kullanıldığı her yerde kullanılabileceği gibi, sert akıntı nedeni ile pirçolun kullanılamadığı yerlerde de kullanılabilir. Kıyıdan atıp çekme veya yürütülen sandal arkasından sürütme şeklinde de kullanılırlar. Sandaldan kullanılırken, ister yemli ister yemsiz olsun atıldıktan sonra çapari gibi kol boyu çekilerek tekrar salınır akıntı ile hem savrulması hem de biraz daha batması sağlanır. Günümüzde modern takımlar nedeni ile kullanım alanı gittikçe daralan bu eski ustalardan kalma takım ucuz olduğundan balığın bolca bulunduğu yerlerde verimli ve zevkli olabilir.

 

Zokalı takımlar istenirse el oltası istenirse makinalı takım olarak da düzenlenebilir.

 

Rastgelsin………………


Örnek Sokak 1a, 12345 Örnekşehir
+90 1234567890